Karadeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Karadeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2017 Cumartesi

Mavi'den Dörtleme: Karadeniz Şarkıları

Mavi'den Dörtleme: Karadeniz Şarkıları

karadeniz, karadeniz şarkıları, bir deli mavi, Mavi'den Dörtleme
ORDU/MEMLEKET ÖZLEMİ



        Herkese merhaba mavi kelebekler. Bugün hava çok güzel ve ben de iyileşmemin arifesinde birazdan gezmek için gideceğim. Sabah bir sınavım vardı kursta. Onu da hazır geçmişken kendime ödül vereyim. Tabi öncesinde özlemim dinmeyen memleketime bir yazı armağan edeyim dedim, geçtim klavye başına. Bu aralar eski evimi, odamı, tabi ki ailemi çok ama çok özledim. Onların yanına bir dönsem, yine "gitmek istiyorum" diye diretmeyeceğim. Hadi başlayalım...  Bu arada en sevdiğim dörtlü değil, rastgele dört isim seçeceğim. Şimdiden iyi dinlemeler.


Volkan KONAK- Efulim
       Bu şarkı ile başlıyor oluşumun elbette bir sebebi var. Çocukluk mu dersiniz, ergenlik mi(ben çocukluk diyorum) bu şarkıyı evleneceğim adamın bana söylemesini hayal ederdim. Hep Karadenizli biriyle evleneceğimi düşünürdüm önceden.  Tabi daha ufukta evliliğin izi dahi olmadığından ne olacağını bilemiyorum. Bu arada Karadeniz erkekleri sevdiklerine efulim(sevdiğim) diyecek kadar naiftir. Neyse hadi dinleyelim bakalım.



HEY GİDİ KARADENİZ
        Herkesin az çok kulağında yer edinen ve eminim karadenizli olmasa bile okuyan herkesin bir kez dahi olsa dinlediği bir türküyle devam edeyim dedim. Birçok isim bu türküyü söylediği için ben aralarından daha çok dinlediğim birinden seçeceğim. Haydi bakalım, dinleyelim.






        Resul Dindar- Karşıya Çifte Çamlar
        Bu şarkıyla bir anım yoktu yaa tüh. Neyse bunu da birçok isim söyledi ama bence en iyiler arasında Resul'üm var. Her dinlediğimde huzur doluyorum. Sizde de aynı etkiyi yaşatır umarım. Sanırım bu memleket özlemi hiç bitmeyecek. Nasıl zor annene sarılamamak şu dakika. Neyse herkese iyi dinlemeler. 




Marsis- Sevduğum
       Bu şarkı da benim için çok özeldir. Hani bazı şarkıları gözleriniz kapalı dinler ve gizli gözyaşları dökersiniz ya, hah işte aynı öyle bir his oluyor dinlerken. "Oy sevduğum gel yeter, bu yağmurlar da geçer"... Sevduğum dayanamam deyip beni de kahreder... İyi dinlemeler diyeyim ben en iyisi.



        Bugün bu yazıyı yazdım çünkü ne zaman dörtleme yapsam aklımdaki derin konuları uzaklaştırma isteği olduğundan oluyor. Ve tabiki yine aynı şey. Düşünmemek için yazmak gibi bir şey benimki. Herkese iyi dinlemeler der ve aslında normalde yapmasam da bu yazı ya tabiki ismini asla hafızamdan silinmeyen bir adamın şarkısıyla veda edeyim. O "Şiir ceketli adam"



30 Ekim 2016 Pazar

Nerede, Ne Yapıyorum?

Nerede, Ne Yapıyorum?

      Ah ah bu deli mavi kız neler yapıyor. Nerede, nasıl, ne hallerde soranınız yok. Size çok kırıldım. Neyse şaka bir yana "neler yapıyorum" konseptli bir yazı yazmak istedim. o nedenle klavye başındayım. O halde bir kaç ana başlık ile anlatmak istiyorum. Hadi başlayalım...



    MEMLEKETTEYİM...

      2 gün oldu geleli. Ordu'dayım şuan. Aslında daha erken planlamış hatta biletimi dahi ayın 22'sine almıştım fakat bazı problemler nedeniyle olmadı. Ama o kadar özlemişim ki anlatamam. Babam ile buluştuk normalde aramız biraz limoniydi ama ilk sarılmada herşey şerbet gibi oldu. Babama çok kırgındım ve ondan af dilemeye geldim. Beni affetti.

      Hava oldukça soğuk bu yüzden lahana gibi giyiniyorum dışarı çıkınca. Büyükleri ziyarete gittim. Bu ziyaret oldukça neşeli geçti. Birazdan ufak tefek ayrıntılar vereceğim. Bu arada teyze oldum. Bebiş aynı ben, çok tatlı birşey yaaaa. Hehheeh....


      DÖVME YAPTIRDIM....
   
      11 Ağustos tarihinde uğuruna çok inandığım bir simgeyi boynuma dövme olarak yaptırdım. "Düş Kapanı". Aslında bu tarz şeylerin kararını çok düşünmeden veriyorum sanırım bu yüzden oldu.

      Asıl komedi şu  ki. Anneannem bana sarıldığı esnada gördü ve efsane bir tepki verdi. "Yavrum boynunu bir yere mi vurdun kararmış (annem ışıkları açar) Bu şekil ne böyle . Valla bu kız İstanbul'da bozmuş kendini.  Kızım acık dikkat et her yerine çivi(piercing) taktırmış. Allah'ım bu kızı kim alacak. Yemin ediyom evde kaldı" Anneannem konuştu ben gülmekten yarıldım diyebilirim. Yine de haklı tabiiiii. Evde kaldım...


      SEVGİ NEYDİ; EMEKTİ....

      Ah şu papatya falları, başka bahara kaldı... Sanırım çok sevince insanlar korkuyor. Yaşadığım bir çok kötü tecrübeden dolayı oldukça endişe duyduğum ve beceriksiz olduğum bir konu bir ilişkiyi sürdürmek. Haliyle hayatımı düzene soktuğumu düşündüğüm bir anda bende kuvvetli başlayan sevgi karşı tarafın istikrarı sayesinde son buldu. Siz siz olun neye inanir ve sever iseniz peşinden koşun sonuna kadar. Mesaj atmaktan, aramaktan asla vazgeçmeyin. Abi sevin işte geberene kadar. Ne yani adınız gurursuz mu olur. Olsun!!!



      HOBİLERE KIŞ GELDİ...

      Ah ah bir sürü şeyden vazgeçtim. Bir hayli değiştim. Daha az dışarı çıkıyorum. Daha az geziyorum. Geçenlerde bir arkadaşım sayesinde "Bir Fidan Dik" projesi kapsamında güzel bir etkinliğe katıldım. Ağaç diktik ve bize akasya tohumu verdiler. Ben çiçekleri öldürmekten çok korkarım bu yüzden evde hiç saksı bile yoktu. Projeden bir arkadaş ile saksı alıp akasya tohumunu ektik. Ben unutsam dahi arayıp hatırlatanlar oluyor. Umarım umut olur bu çiçek bana.

      Çocuk Esirgeme Kurumuna daha sık gidiyorum. Aslında Enes adında büyümüşte küçülmüş bir çocuğu görmeye gidiyorum. Nerden baksanız 3 gün ara ile gidiyorum. Adımı tam söyleyemiyor ama o yarım yamalak söyleyişi yok mu, adımı bu kadar anlamlı duymadım kimsenin ağzından. Bu ara gidemeyeceğim umarım üzülmez.

      Deli gibi kitap okuyorum. Boş vaktim çok, Sahaf sahaf geziyorum. Kafeler bile kitap kokulu oluyor. Bir sürü dergi aldım ve öyle birşey farkettim ki bir an duygusal oldum. İlkokulda Türkçe dersimize giren bir hocamızın çıkardığı bir dergi vardı "Kertenkele" diye, halen çıkıyormuş, çok mutlu oldum, şaşırdım ve hemen aldım.



      GELECEĞİM, GELMESE Mİ?....

      Artık harekete geçmem lazım. Boşa geçirdiğim her saniye bana zarar veriyor. İlk olarak dönüşte sıcak denizlere inmeyi planlıyorum. Kısmet olmazsa İstanbul'a sonsuz bir dönüş var. İngiliz Dili ve Edebiyatı okumayı planlıyorum. Özel üniversite olacağı için hazırlıklara başladım. Kurs geçmişim de olduğu için kolay bir bölüm olacak diye düşünüyorum. Umarım yanılmam.

      "Bloggerlar Buluşuyor" tarzı bir etkinlik yapmayı planlıyorum. Çok zor ve biraz gaza gelmem lazım aslında. Hem kaynaşma hemde birbirimizi daha yakından tanımak için mükemmel bir etkinlik olabilirdi. Dedim ya çok zor, şuan için sadece bir düşünce.

      Sevdiğim adama evlenme teklifi edeceğim. Hahaha valla beklemekle olmuyor dermişim. Tabiki böyle birşeye cesaret edemem, yani şuan için. Bir umudum vardı ama o da bana gerisin geri kargo ile döndü. Sanırım Sabahattin Ali'nin dedigi gibi "Sonra çıkıyorsun dışarı,bakıyorsun güneş hala tepede. Yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: Ne yapalım, kısmet değilmiş"

     Ben çok eğlendim. Umarım okurken sizde eğlenmişsinizdir. Sevgiler, saygılar sunuyorum...

20 Ağustos 2016 Cumartesi

İki Çay, Biri Demli Olsun

İki Çay, Biri Demli Olsun


Merhaba mavi kelebekler. Az önce bir müzik arası vereyim dedim ve sizinle sevdigim bir şarkıyı paylaştım.  Ama asıl yazıma gelecek olursak, bugün size benim için yeri çok ayrı olan çaydan bahsedeceğim.

Aslında anlatımım, gerçek anlamı yanında yetersiz olacaktır. Ama ben Karadeniz'liyim bizde sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar çay demlenir. Çaysız sohbet yapılmaz,  çay olmadan iş yapılmaz, çay olmadan dostluklar oluşmaz. Biz çaysız olmayız. 

8 Haziran 2016 Çarşamba

Özlem İyice Arsızlaştı

Özlem İyice Arsızlaştı

deneme, mavi, deli, blog yazısı

  Selam mavi kelebekler. Umarım iyisinizdir. Ben bugün özlem illetinin pençesindeyim. Havasını dahi özlediğim şehrimin ve uzaklığına dayanamadığım kitaplarımın hasreti nefes almamam için beni boğuyor.


  Bugün size kendimce şehrimi anlatacağım. Birgün gidip görmeniz dileğiyle...

  Benim doğduğum yerde büyük binalar yoktu. Evler betona dayanmış havasız yapıtlar değil, nefesi en iyi aldığın havadar odalardı. İnsanlar sabah kalktığında kahve değil, sobanın üzerinde demini almış çayı içerlerdi.

  Sokağına çıktın mı, elinde deri çanta ile işe giden beyaz yakalı adamlar görmezdin, elinde file çantası, pazara giden beyaz saçlı Fadime teyzemi görürdün.

  Kadınları sıcak kanlı ve eli silahlı, erkekleri yürekli ve delikanlıydı şehrimin. Çorabı kaçan mini etekli hanım kızımız yerine, çorabının baş parmağı delik ama yüreğinin güzelliği 6 çocuk okutmaya yetmiş, Rüstem amcam çıkardı belki karşına.

  Ne yüksek binalar, ne havaya yayılan kirli bir duman ne de yüksek tonda saçma müzikler vardı. Aksine gölge eder diye çekinip evine kat çıkmamış Kemal amca, kemençenin eşsizliğini, tulumun zarafetinin takip ettiği bir senfoni vardı.

  Öyle antin-kuntin yemekler yemezdik. Hamsili pilavı karardık altlı üstlü, soğanı kırdık mı ikiye, ayranı bol, muhabbeti yol olmuş bir masanın başına da oturduk mu değmeyin keyfimize.

  Bizim oralarda fakir, cebinde parası olmayan, sofraya koyacak yemeği olmayanlar değil, olanı paylaşacak kimsesi olmayanlardı. Bizim oralarda ramazanı aşkla karşılayıp, hüzün ile veda ederlerdi.

  Bizim oralarda aşka "sevda", sevgiliye "sevdaluk" derlerdi. Gönül düştü mü birine, unutmak cehennem olurdu. Kışın sokakta abasız olanda vardı, kendi evinde babasız olanda. Ama gülüşünden vazgeçmedi yine.

  Özlemimi bir nebze hafifletmiş olsada bu yazı, yakın zamanda gidip görmek şart oldu.
Sevgiler, saygılar.