28 Haziran 2017 Çarşamba

Ben Ölmeden Az Evveli

Ben Ölmeden Az Evveli

mavi, bir deli mavi, kişisel blog, semanur kök, deneme


        Ben şimdilerde bolca şehirleşmiş bir apatman dairesinin 3. katında, köhne az ışık alan bir odanın, tavana paralel uzanmış bir camından izliyorum dünyayı. Halen uzakları yakın etmişliğim yok.

        Bedenim daha önce hiç tatmadığı bir tükenmişliği tadıyor. Gözlerim en yorgun halinde. Umudum bitmiş tükenmiş...

        Ben şu sıralar ölümün sıcaklığını tadıyorum. Ölüm meleğinin sol omzuma dokunuşu ile alt üst olan hayatım, annemin ağlamaklı ıslak öpücüğü ile yoluna giriyor sanki, babamın her zamankinden telaşlı haldeki sesini söylemiyorum bile.

        Ben çok kişiyi üzdüm bu kez. Koridor boyunca giderken yarı cansız halimle ağlamaklı bir iki ses duydum evvelinde. Sonra buz kesmiş parmakları ile bana dokunan bir el. Halen anımsamıyorum kimdi, neydi...

        Tabi sonra hızla soğuyan bedenim vardı ortada. Bu halime anlam veremeyen bir iki de insan. Sonra hızla delikler açtılar bedenime, o deliklerden sızan bir iki damla kan ve durmak bilmeyen bir acı. Bana her şeyden önce çok acı verdiler. Pes ettim ben de...

        Pes ettim, ya boşver gitsin her şey.  "Öleceksek ölürüz" dedim. Zaten yaşamayı ne denli becerebiliyordum ki, ölümüm tek seferde tertemiz olsun. Olmadı, ölemedim... Bir an annem geldi gözümün önüne, onun ağlayan yüzü, fındık kadar boyu geldi, babamın pos bıyıkları geldi gözümün önüne. Kaç yaşında adam, uzun da boylu, bizim oranın tabiriyle "babayiğit" bir adamı nasıl ağlatayım. Tabi küçük kardeş var bir de. O beni koyamaz mezara. Bunları düşününce ölmeden az evvelinde dedim ki "kızım Sema seni sevenler için bari yaşa, ailen için bari yaşa". Öyle de oldu...

        Tutundum hayata yarım bıraktığım o sayfadan. Bir iki farkla. Paragraf başı yaptım mesela. Artık hayatıma yarım kalmış cümleler almayacağım. Bu kaçıncı şansım  bilinmez ama boşa yaşamışlığım ve sürekli başa sarmışlığım olmadan kalan ömrümü daha değerli harcayacağım. Tüm yok olmuşluk içinde gözlerimi kapattığımda gördüğüm mavi gökyüzü için yaşamalıyım....

14 Haziran 2017 Çarşamba

Hayatta Kalanların Manifestosu

Hayatta Kalanların Manifestosu


semanur kök, manifesto, hayatta kalanların manifestosu, deneme, blog yazısı, bir deli mavi


       Şöyle oturmuş denizi seyredeyim derken bir de baktım ki omzumdaki anlamsız yük beni aşağı çekmeye çalışıyor. Ben bu gece yine bu yüke bağlanarak yaşıyorum. O kadar çok yara almış ki omuzlarım. Bunu her 5-6 saniyede bir omzumdan aşağı süzülen kan damlalarından anlıyorum. Ellerimle banktan destek alarak kalıyor, sallanarak gelen bir taksiyi durduruyorum.

       Taksinin sağ camından kaybolana dek denizi izliyorum. Tiz bir sesin "nereye gidiyoruz" dediğini fark edince adresi verip denizi izlemeye devam ediyorum. Az ilerde ışıklarda duruyoruz. Sanki biraz daha denizle kalayım diye tüm kırmızılar yanıyor benim için. " Bu ne şanstır" diyor taksici abi. "Ziyanı yok ben halimden memnunum abi" deyince o da rahatlıyor sanırım.

       İleride yol ayrımında sola girmemizle birlikte denizi artık göremiyorum. Ben bunu yanlış yapılan seçimlerin sonuçlarına benzetiyorum. Denizini kaybedersin. Hatta bazen bir daha denizi görebilmek için o yolun başına gelmek zorunda kalırsın. Aslında benim hayatımda bu küçük ayrıntının merkezinde. Bir derin nefes çeker sonra kaldığın yerden devam etmen gerektiğini ve başa dönmenin bu şeritten imkansız olduğunu anlarsın. Diğer şeride geçmek isterken ailenin bu şeritten masumca sana baktığını görürsün, babanın gözünde kurumaya yüz tutmuş, geceden kalma gözyaşları bulursun. Sen de çok ağlarsın...

       "Geldik bacım" taksiye parasını uzattım. Üstü kalsın demeye kalmadan para üstünü uzattı. "Biz hakkettiğimizden fazlasını almayız bacım" O an hem bir burukluk hem hafif bir gülümseme ile indim taksiden. Hayatta bazı anlar unutulmaz derler ya, ben o abinin yüzünü hiç unutmuyorum. Gözlerindeki o kızarıklık biran bile çıkmıyor aklımdan. Sonra tabi ellerinde var olan çatlaklar... O kadar benziyor ki babamınkilere. Sonra tabi "kim bilir kaç çocuğun babası" diyorum. Tekrar gülümsüyorum. Babamı nasıl olur da bu kadar üzerim diye kendime kızıyorum.

        Eve yöneliyorum. Kapıyı dördüncü denememde nihayet açıp içeri giriyorum. Yine camları açık unutmuşum. Ev buz gibi. Önce balkona çıkıyorum. Bilenler bilir, burasıdır benim asıl yuvam. Mutfağa gidip kendime bir fincan kahve alıyorum. Bardağın üzerinde yine bir uyaran. "Umudunu yitirdiğin an, kitaplığında yan yatan o kitaba sarıl" Öyle de yapıyorum. Yatağımın üzerindeki o raftan. yan duran o kitabı açıyorum, içinden rastgele bir cümle okuyorum. Gözlerim aniden doluyor ve gülümsemeyle birlikte Yavaşça yanağımdan süzülüyor yaşım. Yazın ortasında bile hiç ayrılmadığım yorganımı kafama kadar çekip, dünya denen bu illetin bir şaka olmasını diliyorum. Bir kaç sessiz atılan çığlık sonrası uykuya dalıyorum... Şişşşt! Sessiz ol... Hepsi geçecek...

9 Haziran 2017 Cuma

Kalender Dergisi: Sağım Solum Edebiyat

Kalender Dergisi: Sağım Solum Edebiyat

kalender dergisi, edebiyat dergisi, sağım solum edebiyat, necip fazıl kısakürek


        Merhaba mavi kelebekler. Öyle uzun bir ara verince yazmaya dedim şuan içinde olduğum tatlı bir durumdan bahsedeyim. Şuan "KALENDER" isimli bir edebiyat dergisinde yer alıyorum. Uzun bir aradan sonra bir yere ait olma hissini bana yaşatan harika birçok kişiyle de bir aradayım. Bana çok iyi geldiği aşikar. Biraz dergiden bahsetmek istiyorum.

        Alışılmışın çok dışında, popüler olmak için benliğini değiştirmeyen bana göre nadir dergilerden. Aslında dergi epeydir var da ben işin acemisiyim. Öyle olmasam cidden sağı solu edebiyat olan bu dergiyi evvelinden takip ederdim. Ama olsun geç olsun da güç olmasın. Ekibin kalemi epey kuvvetli bu arada. Bu ay Necip Fazıl'ı ağırlıyor sayfalarında dergi. Neyse bana müsaade sevgili mavi kelebeklerim. Bu arada dergiyi temin etmek ve sosyal ağlarını takip etmek isterseniz az aşağıya bakıverin. Mutlu haftalar, aylar hatta yıllar dilerim. 

Temin Etmek İçin: www.dergiyurdu.com  adresine bakabilirsiniz.
İnternet Sitesi İçin Tıklayın
İnstagram Sayfası İçin Tıklayın
Facebook Sayfası İçin Tıklayın
Twitter Sayfası İçin Tıklayın