20 Kasım 2018 Salı

Tam Da bu Zamanlar

Tam Da bu Zamanlar


        Zaman tam da bu zamandı. Ben pencere kenarında oturup, yazmayalı aylar olmuş diye düşünürken, kafamın içinde kıyametlerin koptuğuna şahit oldum. Her şeyin boktan olduğu ama yine de yaşıyorum diye sustuğum süre zarfına şöyle bir baktım da bir sürü insan kaybetmişim. Ne koltuk kenarına tutunacak halim kalmış ne de ayağa kalkacak. Derin ve daha derin bir yerde belki benden geriye bir şeyler kalmıştır diye intihar etmiyorum.

        Olduğum ve olmak istediğim kişi arasında sıkışıp kaldım. Ben buyum işte deyip köşeme çekiliyorum. Sonra içimdeki bir ses "bu kadar mısın yani?" diyor. Tekrar kendimi aramaya koyuluyorum. Yollar geçiyor, tepeler aşıyorum. 24 yıldır kendimi bulamadığımı ve herkes gibi olmak istemediğimi fark ediyorum. Ben bir kadının saçlarının kokusu kadar serin, türbanında ki rüzgar kadar kararlı olmak istiyorum.

        Hayat bazen baş edemeyeceğin sınavlara sokuyor seni. Bazen bir şeyler hissetmekten öylesine korkuyorsun ki. Ellerin titrek selamlaşıyorsun herkesle.Herkesle mesafeli, kalanıyla aşırı samimisin. Ben de bu zamanlarda kaçıyorum insanlardan. Konuşmak veya beni anlamak isteyen herkesten ölesiye kaçıyorum. Zaman daralıyor dedikçe kafamın içindeki ses, ona ölümle dahi olsa kavuşma arzusu kaplıyor bedenimi... Geceye ulaşmanın kolay yolu olmadığını zaten biliyordum...

        Gökyüzü herkese yeterdi de, bir geceye yetemedi. Mevsimler değişiyor, aylar zaten durmuyor yerinde. Ben neden bu kadar kapana kısılmış gibiyim bilmiyorum. Daha kendim olamamışken, birçok şeyim insanların hayatında. Beni de en çok bu konu üzüyor zaten. Ama umutsuz olmayı gördüm bazı insanların gözünde. Aslında olmadıkları ama öyleymiş gibi davrandıkları hayatları yaşıyorlardı. Üzülmedim. Ama yüzlerinden akan kibri gördükçe acıdım onlara. "Sensin aslında acınacak olan" dedi kafamın içindeki ses. Neden yenileyim ki iç sesime. Sadece biraz yalnızlaşmak istiyorum. Herkesle, kimse değilmiş gibi yaşayıp gitmek. Ama ölmek değil. Kolay bir son istemiyorum.

        Günün birinde ölüm beni eski bir dostu gibi selamladığında, başıma ağıt veya ağlamak için gelinmesini istemem. Bir arkadaşım "eğer ölürsem helvama anason koyun" derdi. Ayık kafa ile yas tutulmazmış. Eşinin ölümü onu bu hale getirmişti. Kolunun, bacağının, başının ağrısı bir şekilde kesiliyor. Bazen en basit ağrı kesiciler çözüm oluyor. Ama neresinden tutsan elinde kalan bir hayatın ağrısı bir türlü çözülmüyor bu evrende. Bir türlü esas ağrı kaynağına ulaşamıyorsun. Çaresizce "GEÇER" diyebiliyorsun. Ama o ağrı hiç geçmeyecek. Bir kuyunun dibinden sizi çekip çıkarmaya çalışanlar, aynı kuyuya itecek sizi. O eli tutmak yerine kuyudaki yalnızlığınızı, ete kemiğe bürünemeyecek ama sizi hep dinleyecek suyla paylaşın...


1 Eylül 2018 Cumartesi

Rüyaları Mümkün Kılmak

Rüyaları Mümkün Kılmak





         Sigara içimleriyle başlayıp, uzun dönem huzursuzlukları ile devam eden hayatlar yaşıyoruz. Belki biraz nefes alsak kendimiz olup çıkacağız vesselam. Hayat boyu öyle bir kandırıldık ki, keza bunu en çok biz yaptık. Mutlu olma ihtimalimiz varmışçasına çabalar harcadık. Halbuki biraz akıllı düşünebilseydik, bunların dörtte birini yaşamazdık. Hayal etmek ne denli yasaklandı ki, bu kadar korkuyoruz. Geride bırakacağın hayata tek izin, sigara izmaritlerin olsun mu istiyorsun. Geride kimsem yok…
         Size sonsuz sayılı günler bırakıyorum. Bir delinin hayatı ve kimsenin olmadığı ıssız fakat huzurlu bir de ev. Bir evim olmasa da yaşarım. Bir kalbim olmasa da… Kimseyi gerçekten mutlu edemesem de, hiç mutlu olamasam da… Ama yaşarım…
         İçlerinden bazıları mutludur belki. Peki ama mutluluk nedir? Gerçekten mutlu olma ihtimalimiz nedir? Net bir mutluluk kavramı var mı sizin için? Sadece bilmek istiyorum. Belki de mutlu olmayı öğrenmek, sizin hayatlarınızdan ufak kopyalar çekmek istiyorum. Ya da belki tatmin duygularınızı mutluluk olarak tanımlamalarınızı izlemek istiyorum. Çünkü ben bu kavramı ütopik bir olgudan öteye götüremiyorum. (Bir sigara daha yakılır)
         Çok sevdiğim bir balıkçı abim var. Önünde tüm ergen tavırlarımı sergilememe rağmen asla beni yargılamayan. “Farklı olmak için özel çabalar harcıyorsun ve bu çok komik” demeden. Ama gül yerine, gülü sulamayı tercih eden biri neden farklı olmak için çabalasın. Ben yaşadığınız bu evrenin bir parçası değilim zaten. Ve ait olmadığım bu yerden uzaklaşmak istiyor olmam beni kötü bir insan mı yapar?
       Bizler neden hayallerin ve rüyaların peşinden gitmeyelim ki? Vakit henüz dolmamışken, güneşi kovalamak ne kadar kötü olabilir ki? Veya altından toz bulutlarına dönüşüp kendi gökyüzümüzü renklendirsek. Bir uçurtmanın peşinden tonlarca yükseklerde kilometreler kat etsek. Rüzgarın şeffaflığına kapılıp, güzel kadınların boyunlarını okşasak. Çöldeki kumlara deva yağmurları olsak ve tüm o karanlığı yeşertsek. Hayalleri ve rüyalarımızı mümkün kılsak ne olur?
         Tanrı ensemizi okşayan sessiz bir varlık olmasaydı keşke. Bazen onun varlığına inanmaya ihtiyaç duyuyorum. Yalnızlık kavramının kalabalıklar ile bir ilgisi olmadığını bilen insanlar istiyorum yanımda. Ama neden hep aynı beyne sahip insanlar çarpıyor hayatıma? Kendi mutsuzluğu için çabalayan, mutsuz olduğunu düşünen ama mutluluk kavramına fazlasıyla bağlı. Tam olarak ne istiyorlar bilmiyorum ama zamanı sonsuz zanneden birkaç ahmaktan bazıları sadece.
         Ben kendi bedenimi iyileştirdikçe kayboldum, ruhumu kaybettim. Ruhumu iyi ettikçe, bedenim harap oldu. Artık tamamen insani düşüncelerimi ardımda bıraktım. Güneşi kovalamak geride kaldı, uçurtmalar ardında koşmak da. Gölgem bedenime sığmaz oldu. Kahvem soğudu, sigara paketim de bitti. Sadece birkaç adım hakkım kaldı. Uçurumdan mı atlamalıyım, yoksa güneşi mi aramalıyım?



13 Ağustos 2018 Pazartesi

'Kendin' Olmanın İnanılmaz Hafifliği

'Kendin' Olmanın İnanılmaz Hafifliği


deneme, kendin olmak, bir deli mavi


        Günler, aylar, yıllar bu denli hızla akıp geçerken hayatın kalan saniyelerini yakalamak epey zor görünüyor. Hayatım boyunca insanların beni değiştirebileceği imajını verdim herkese. Bugün değişmeyeceğimi söylediğimde benden nefret etmelerini izledim. Hep tuhaf olmamdan ve bunun için özel bir çabam olduğundan şikayet ettiler. Paraya, kıyafete ve erkeklere tapmıyor oluşum beni kötü bir kadın yapacaksa sorun değil, ben farklı olmayı seviyorum. Az evvel izlediğim bir filmde farklı olmanın o kadar da kötü olmadığını söylüyordu, bence de öyle.

        Belki de, kaç yıl daha  yaşayacağım bilinmezken, belli belirsiz konulara üzülüp ağlamam gerekmiyordur artık. Yüzümü güneşe dönüp "dünya varmış" deme zamanım gelmiştir. Hepinizi affediyorum. Beni üzen ne varsa, ne kadar kırılan yönüm varsa, ağlayıp harcadığım kilolarca gözyaşım ve tüm bunların usta oyuncu ve sanatkarları... Bugün hepinizi affediyorum. Ve sizden af diliyorum. Daha fazla hayatımı yönetmenize izin vermeyeceğim için.

        Durup düşün biraz, değerlisin ve bunu başkalarının mahvetmesine izin veriyorsun. Oysa derin bir nefes alıp, rüzgar halen yüzüne vururken havaya zıplamayı unutmamalısın. Yalnız olmanın, kendi bedenine değer vermenin ve onu paylaşacağın insanı seçme yetkisine yalnızca senin sahip olduğunun farkına varmalısın. Yolunda gitmeyen tonlarca şey var biliyorum. ama şunu da unutma "hala yaşıyorsun". Ki bu öylesine bir tesadüf silsilesine bağlı değil. Yalnızca dakikaların kalmış olsa, kalan zamanını kime harcardın bunu bir düşün derim. Bence insan her daim dakikaları kalmış gibi yaşamalı. Kırmaya ve üzmeye vakti yok gibi...

        Hayatım boyunca kırdığım kalplerin, bende açacakları derin yaralardan korktum. Bu yüzden telafisi olmayan yanlışlar yapaktan hep kaçtım. Çok fazla kırılıyormuş insan bu şekilde ama yine de doğru olmaktan hiç vazgeçmedim. Farklı olmayı seviyorum. Alınan hediyelerin, saçılan paraların, yenilen romantik yemeklerin, düşünülmeden sırf gösteriş olsun diye yapılan tüm bu şeylerin, hatta göze sokularak yaşanılan el yapımı aşklarınız da dahil, hepsine gülüp geçiyorum. Umarım gerçek aşklarınız olur. Mavi'nin, Gece'ye duyduğu gibi. Gösteriş ve paradan çok uzak yalnızca, hediyeler alınmadan, süslü sözler söylenmeden de sevilmek ne demek anlarsınız...

        Saf duygular kalbinize dokunduğunda, benim gibi teker teker insanları affetmeye başlıyorsunuz. Size yalnızca bir kadın bedeni olarak bakan tonlarca adamı, sadece vakit öldürmek için arayan arkadaşlarınızı, sırrına sadık olamayan dostlarınızı, sizi terk edip giden aşklarınızı, elini omzunuzdan çekmiş babalarınızı, başınızı okşamaktan vazgeçmiş annelerinizi, sonu kötü biten hikayelerin yazarlarını, sizi ağlatan filmlerin senaristlerini, derin bir iç çektiren yaralı sanatçıları,,, Ve sen affetmeye başladıkça ayağına bağlı olan yükler de tek tek çözülüyor. Sen hafifledikçe havalanıyor ve havalandıkça kendin oluyorsun. "Kimseye ihtiyacın olmadığının farkına var. Sorunlarından kaçma, onlarla yüzleşmeyi öğren"... Kendin olmanın verdiği huzurun inanılmaz bir sesi var... (Teşekkürler Baba, sana sahip olmama izin verdiğin için)

8 Temmuz 2018 Pazar

Belki

Belki



        "Belki sevmediğinden oluyordur" dedi deli kadın. Anlamsızca bekleyişlerin, umutsuz hareketlerin hatta mana yüklenmiş gibi duran bu felaket sonların hepsine bir sevmeyiş yüklüyor ve adamı hep suçluyordu...

        Adamın söyleyecekleri kadın için önemsizdi belki ama açıklaması gerekiyordu kendini yalnızlığa. Eskiden ellerini sımsıkı tuttuğu, öperken kokladığı o kadın aynı kadın değildi. Bir şeyler ters gitmiş ve kadın değişmişti. Şimdilerde yüzündeki makyajdan tenine ulaşması zorlaşmış, kalbine yaptığı setten atlaması imkansız hale gelmişti...

        Bağırıyordu, haykırıyordu ama ne çare! Kadın kulaklarını öylesine bir umutsuzluğa dikmişti ki, artık kimseyi duymuyor. Hatta kendi sesine, yüreğine dahi dikkat etmiyor, herkesi duymayı reddediyordu...

        Uyuma...


23 Haziran 2018 Cumartesi

MASAL

MASAL





Hava temiz,
Hava aydınlık,
Hava oldukça sıcak.
Senin adın var adımın yanında.
Hiç olmadığımız kadar dağınık,
Biz hiç olmadığımız kadar yakın bir mesafeden sevişiyoruz.
Biz hiç öpemedik daha kanayan dudaklarımızdan hayatı...

Uyandım...
Bu sabah kaldırımda yetişen bir gülün kokusuyla uyandım.
Bu sabah yine biz bize bir hayatı seyir için uyandım.
Bu sabah sana kavuşma ihtimalleri coşturdu, içimin deli denizini.
Havanın 30 derecesi de, dayanılmaz nemi de koparamadı beni senden...

Ellerin bir dolu yasemin çiçeği sevdiğim,
Deniz doldu taştı içimizdeki özlemle,
Bir sarılmak vardı şimdi sana,
Bir daha ayrılık gelmezdi belki de...
Bir daha yollar yarılmazdı ikiye,
Kendi açtığımız kuyuya atlamazdık bodoslama,
Tutsun elimden birileri, sana getirsin beni,
Titreyen ellerime, gözlerimin kızarıklığına aldırmadan sadece sarılmalısın bana...

Umut tükeniyor dedikçe sesin geliyor kulaklarıma,
Şefkati alıyor beni, ait olmadığım yerlerden,
Didik didik ediyorum, ayrılamıyorum bedeninden,
Içine hapsolmuş ölü ruhum, bir damla hüzün arıyor bedeninde,
Bize yollar yazıyorum yeniden, bizim evlerimiz var hiç gitmediğimiz...

Bizim yürümediğimiz, kanlı taşlarla dolu yollarımız var,
Bizim evlerimiz var, başlarımıza yıkılmış,
Gecemiz var serin ve hüzünlü,
Mavimiz var umut dolu ama ağlamaklı,
Bizim ellerimiz var kavuşmamış,
Sen varsın, benden ayrı yazılmaz adın...
Yazılmasın...

14 Mart 2018 Çarşamba

Mavi'den Dörtleme: Dizi Önerileri

Mavi'den Dörtleme: Dizi Önerileri

dizi yorumları, la casa de papel, bir deli mavi, altered carbon, narcos, westworld


        Selam mavi kelebekler. Uzun  zaman oldu yazı yazmıyordum. Bari bir öneri vagonu ile geleyim. Şu aralar izlediğim ve gerçekten değer dediğim dizileri sizlerle paylaşacağım. Umarım hepiniz için güzel olur. Vaktimin çok olmasından mıdır, boşlukta olmamdan mıdır bilinmez ama yine dizilere takmış durumdayım. Şimdi size bu yapımlardan 4 tanesini sunacağım. Hadi başlayalım o halde.

                                                              LA CASA DE PAPEL:
dizi yorumları, la casa de papel, bir deli mavi
   
        Başlarda bu kadar popüler olması nedeniyle izlemeyeceğim diye direttiğim bir diziyle başlıyorum. Beklentiler en aza indiğinde kusursuza yakın bir dizi olabilir diye düşünüyorum. Sizi spoiler vererek sıkmayacağım. Genel olarak kendine Profesör adını veren bir abimiz uzun süredir planladığı bir soygun için 8 kişi bulur. 5 ay boyunca onları her konuda eğitir. Ve 13 gün sürmesini planladıklarını soygun girişimi için ilk adımı atarlar. 

        Dizide beni en çok etkileyen şey bu 8 kişinin şehir isimleri kullanıyor olması(Tokyo, Berlin, Moskova vb.) ve Dali maskeleri takıp, düzeni korkmadan eleştirme yapısına sahip olmalarıydı. Oluşacak her sorunu önceden düşünebilen bir beyin olan profesör dizinin ana karakteri gibi olsa da, hırsı ve becerisiyle beni en çok etkileyen karakter "Berlin" di. İyi seyirler dilerim.

NARCOS:
dizi yorumları, narcos, bir deli mavi

        Çok öncelerde birçok zorluk ile baş etmiş bir ailede doğan 6 çocuktan biriyken, nasıl böylesine bir üne kavuştu bilinmez ama çalışarak istediği hayata ulaşamayacağını anlamış biriydi belki de ana karakterimiz. Kolombiya'nın en büyük uyuşturucu kaçakçısı olan Pablo Emilio Escobar Gaviria, Madellin Karteli'nin de patronuydu.

        Diziye başladığım her gün beni bir ikilem içinde bırakan karakterimiz hırslı, zeki fakat zalim bir katil mi, yoksa fakir  halkın tabiri ile o bir Robin Hood mu bilinmez ama izlerken sıkılmayacağınız bir dizi ortaya konmuş diyebiliriz. İyi seyirler.

ALTERED CARBON:
dizi yorumları, altered carbon, bir deli mavi

        Size 25.yy'dan bahsetmek istiyorum. Ölümün artık modasının geçtiği, ruhların saklanarak başka bedenlerce gezebildiği bir yüzyıl hayal etsenize. Bana konu olarak çok başarılı gelen bir diziden bahsediyorum, yani;Altered Carbon'dan. 

        Takeshi Kovacs eskiden yıldızlar arası bir savaşçıymış. Beklemediği bir anda ölüm onu bulur, fakat ruhu 250 yıl boyunca hapsedilir. Bir anda kendini istemediği bir geleceğin içinde başka bir bedende bulur. Bir grup adam tarafından ona bir cinayeti çözmesi karşılığında yaşama şansı verilir. Soluksuz izlenecek bir yapım. Tavsiyem hızlı izlememeniz.

Westworld:
dizi yorumları, westworld, bir deli mavi

        Bilim kurgu ve western izlemeyi sevenleri bir araya getirmiş efsane bir dizi olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz yılın en popüler dizisiydi. Anthony Hopkins'in etkisi midir bilinmez ama her bölümü daha bir heyecanla bekliyordum. Kısaca bahsedip yazıyı sonlandırayım artık.

        Westworld macera ve heyecan arayanlar için kurulmuş özel bir panayır, eğlence mekanı gibi tasarlanmış bir kasabadır. Eğlenmek için gelen zengin arkadaşlarımız burada eski zaman dilimindeki gibi kovboylar ile savaşmaktadır. Park bir ana bilgisayar ile yönetilmektedir. Ve beklenmeyen bir sorun çıkar, robotlar serbest  kalmıştır. Parka ziyarete gelenlerin ve bu projenin başındaki zekanın zor zamanları başlamıştır. İyi seyirler.



14 Şubat 2018 Çarşamba

Bir Gün Göğü İkiye Yaracak Bu Hüzün

Bir Gün Göğü İkiye Yaracak Bu Hüzün

bir deli mavi, şiir, deneme, aşk şiiri, ayrılık

Unutmayı umduğun acıları taşıyorsun yüzünde,
Kimsenin sana bu nedenle kızamayacağı acıları,
Sonra bir yudum daha alıyorsun kirli kahve bardağına doldurduğun şaraptan,
Hüzünlüsün, ağlamaklı...
Sonraları öğreneceğin çok şey var, küçüksün.
Senden korkuyorlar, seni aşağıya çekmenin zorluğu belli.
Ve tabi yine o haklı ifaden.
Bir defa kırıldığında tekrar aynı acıları yaşamam bakışların.
Başkalarına olan güvensiz adımların,
Ama bilmiyorsun işte, küçüksün...
En fazla yaşayacağın acının ayrılık olacağını sanıyorsun.
Çok fazla aşk şiiri okumuş, fazla duygusalsın.
Fakat bilmiyorsun işte, okudukça anlayacak yaşadıkça öğreneceksin.
İç sesinle türlü sürtüşmeler olacak aranda...

Bir ara akıllandım, bir daha yapmam bile diyebilirsin.
Fakat o işler öyle değil artık.
Sen artık aynı kişi değilsin...
Bir hayatı bir paket sigara ile ölçülen bir kadın değilsin ki.
Sigara paketleri değişirken ardı ardına,
Acıların bir kısmını ufacık sigara paketine sığdırıp atan,
Bitmek bilmeyen sigara paketleri ile,
Yeniden doğan acılarını hafifletemezsin.
Aşık olduğunda hele ki...

Başarısız bir aşka uğradığında kalbin,
Sanıyorsun ki bu hayatın bitip gidecek.
Bir daha sevemeyeceksin eskisi gibi.
Ama öyle değil,
Bilmiyorsun, küçüksün işte. 
Biraz daha vakit var, öğreneceksin,
Öğrenmeye başladığında sakın bakma ardına,
Bu hayal kırıklığını kaldıramazsın.
Ardında onlarca adam gördüğünde kendine şaşıracaksın.
Çünkü sen de biliyorsun, artık biliyorsun.
Yalnızca sevgi denilen his kalacak aynı...

Sevdiğin onlarca adamı hatırlayacaksın,
Seviştiğin onlarca beden,
Kim olduklarını umursamayacaksın üstelik,
Bedenine sevgiyle dokunmadıkları  gelecek aklına,
Hatta bazılarının, yalnıza kadın oluşunla ilgilendiğini anımsayacaksın.
Belki de daha kötüsü...
Bir sigara daha yak...

Ben önceleri yakıştırmazdım kendime,
Şimdi sigara benimle daha bir anlamlı,
Bir paketin sonu geldiğinde, gün de bitiyor benim için.
Yeni güne yeni bir paketi açmamla başlıyorum.
Hiç bitmeyen ve sonu gelmeyecek bu sevgi arayışıma,
Daha da anlam dolu bakıyorum.  
Ve tabi daha da fazlası...

Ben kendimi söndürürcesine yürüdüğüm yağmurda,
Farketmeden basıp geçtiğim onlarca çukurun dışında arıyorum.
Yanılıyorum ve yanıldığımı eve dönünce ıslanan paçamdan anlıyorum.
Bana tutunup  gelen masum yağmuru göremiyorum bir türlü.
Bir süre daha görmek istemediğimden belki de...

7 Şubat 2018 Çarşamba

Bilmediklerimden...

Bilmediklerimden...

deneme, aforizmalar, bir deli mavi


             ■Bir daha aynı hisseder miyim, kalbim yine aynı hızla atar mı bilmiyorum.

          ■Hayata hep bir adım geriden başlayan bir kadın, koşmaya cesaret eder mi?

          ■Zorlu merdivenler ile zirveye çıkanlar, asansöre binmek ister mi ?

          ■Dupduru bir denize, çamurlu ayaklarım ile basmaya cesaretim var mı?

          ■Kalbim paramparça olmuşken, aynı yolları, finali bile bile yürür müyüm?

          ■Pişmanlıklarımı "kendi seçimlerim" adını vererek mi saklıyorum?

          ■Hayatın bana mutlu olmam için hiç şans vermediğini düşündüğüm halde, neden halen mutluluk adı altında bir arayış içindeyim?

          ■Sevmek kalıplaşmış bir kaç cümleden mi oluşuyor gerçekten?

                           Az evvel en sevdiğim şiirlerimi yaktım...

        ■Şairin dediği "Ankara Diye İnsanlar Vardır" cümlesi neden bu kadar özel ki benim için?

         ■Takıntı haline getirip kendimi zorla aşık mı ediyorum?

         ■Bazı yazıların, bazı şiirlerin içinde kaybolup, kalbimin deli gibi çarpması ile uyanıyor olmam garip mi?

         ■Bir şairin sabaha az vakit kalmışken yazdığı bir şiir olmak istemem çok mu anormal?

          ■Her ay mutlaka bir gün İsmet Özel'in Amentü'sünü dinleyip uykuya dalmam normal mi?

         ■Din konusunu neden bu kadar araştırıyorum?

         ■Ellerim kanaya kanaya neden hayata tutunma çabasındayım?

         ■Nihayete ermiş bir umudun, ufak tefek kırıntıları ile yaşamak saçma mı?

         ■İçimde küçücük bir kız çocuğu varken, neden insanlara bu yüzümü göstermeye korkuyorum?
       
        Umutlarım o kadar hızla ölüyor ki, hayatın bana attığı bu kazığa yetişemiyorum. Şiirlerim sahibini arıyor, yazdığım her kelimenin sonunda bir damla kan gizli. Gözyaşlarım halen o çiçeği suluyor. Ve tüm günahların bedeli, tek gecelik o şarap şişesinde gizli. Ağırlaşan yükümü hafifletmek için saçlarımı kesiyorum halen. Bazı günlere hiç hakketmediği anlamlar yüklüyorum. Hüzünlüyüm beni ilk tanıdığın o gün ki gibi. Yazdığım yazılara ekliyorum seni yine farkında olmadan, adını halen büyük harfle yazıyorum. Ellerim yine soğuk, ellerim yine hüzünlü, ellerim... Ve bazen her şeyin güzel olacağı zamanları düşlüyorum. Ve seni halen...