Bu gece klavye başına ilkkez nasıl giriş yapsam acaba diye oturmadım, küfürler ve kötü sözler kullanmadan nasıl tamamlarım diye oturdum.
Size yapıcı olmayan siyaset içerikli laflar etmeyeceğim veya ellerinden "kınama" dışında hiçbir şey gelmeyen ülke yöneticilerini de anlatmayacağım. Bugün bu patlamanın etkilediği birkaç aileyi ve olay gününü anlatacağım.
Öncelikle yaklaşık 1 ay önce şehir dışına çıkmak için Atatürk Hava Limanını kullandım. Üzerimde mont dahi yoktu ama iç organlarıma kadar arandım ve tedbir alınması iyidir deyip hiç sesimi çıkarmadım. Nasıl oluyorda bu adamlar ellerini kollarını sallayarak Kalaşnikof'larla buraya giriyor, hayret verici doğrusu. Bu soru beni ölene dek düşündürecek.
Patlamanın olduğu akşam bir hastanenin yoğun bakımındaydım, gece nöbeti için. Sonra telefon ile arandık ve bu acı haberi aldık. Bize tedbirli olmamız ve yaralıların buraya da geleceği bilgisi verildi. Hastanenin her biriminde üst düzey personel artışı sağlandı hemde çok kısa bir sürede. Cerrahi ekip toplandı.
İlk hasta acile giriş yaptı ve " mavi kod" dediğimiz, "hayati teklikesi var" anonsu yapıldı, koşarak gittik. Orta yaşlı bir adam hava limanı personellerinden biri. O kadar çok kanıyor ki, hiç durmadan ve azalmadan. Uyanıktı, aniden bana sarıldı ve su istedi. İş yoğunluğu nedeniyle oruç açamamış ve patlama sonrasında da direkt buraya getirilmiş. Orucunu açması için biraz su verdim. Üzerim kan oldu herkesin öyle ama kimse o an bunu düşünmedi bile.
Gece gelenlerin ardı arkası kesilmedi. Ekip hazırdı girilen ameliyatların sayısını dahi unuttular. Aslında o ana kadar yoğunluktan farketmemişim ama göğsüm sıkışıyor içim daralıyordu. Ameliyat sonrası yanına kızını ve eşini aldık. Kızının cümleleri yürek burkan cinstendi.
Babasının elinden tutmuş, " Baba ne olur sevinmelerine fırsat verme" diyor. Ablası tıp okuyormuş, "daha onun mezuniyetine gidecegiz beraber". Göğsüme defalarca vurdum bir köşede, yinede geçmedi acısı.
Yukarıdan biri diyor ki "ölenlerin ailelerine yardım yapacağız, bir çözüm bulmak için çabalıyoruz, terörü kınıyoruz". 7 yaşında bir kızın bir daha babasına sarılamayacak olmasına da bir çözüm bul hadi. Tıp fakültesinden mezun olacak o kızın gururunu paylaşacağı o babayı hayatta tut. 1 ay sonra düğünü olacak 24 yaşında bir oğlanın sevincini paylaşacağı o adamı geri ver. Kınama artık çözüm bul. Yapamazsın değil mi? Tabiki yapamazsın.
Ama önlem alabilirdin, almadın...
Klavye başına hiç böyle bir kalp ağrısı ile oturmamıştım. Bu sabah "kızım ne olur iyiyim de" diye arayan, endişesini gizleyememiş bir babam var çok şükür. Allah başımdan eksik etmesin.
Bu yangını yakanın evine ateşler düşsün. Kahrolsunlar...
"Birazdan üstüme bombalar yağacak
Alın şu çocukları içimden
Yurtsuz yuvasız kalmasın hiçbiri"...