umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
umut etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2019 Pazar

Veda

Veda



Ve gidiyorum...
İnan bana bu sana yazdığım onlarca satırdan biri yalnızca.
Umutsuzluk pencereden damlarken içeri,
En sert rüzgarlarını omzuma alıp gidiyorum.
Biliyorum sen de geleceksin...
Biliyorum bu yolu sen de ezberledin.
Ama büyük bir yıkım orada seni beklerken,
Cesaret eder misin yalnızlığı bölüşmeye?

Umutsuzum sevgilim,
Niyetsizim de biraz,
Pencereler açıyor, kuş sesleri alıyorum evimize,
Gökkuşağı doluveriyor içeri,
Fakat sen renklere küsmüşsün,
Maviye kırgınsın biraz,
Elimi tutmuyorsun,
Gözlerimin içine bakmıyorsun,
Oysa bak onlara,
Kirpiklerim yüzüne dokunmak istercesine titrek,
Dudaklarım bir bitimi fısıldamak için çatlak,
Ve sen sevilmek için oradasın...

Duruyorsun...
Sadece bir haber bekliyorsun varlığını unuttuğun noktalardan,
Bir haber bekliyorum yüzünün yorgun çizgilerinden,
Bir haber gelse hüzünden, kuş konacak alacakaranlığımıza,
Bir yemin edecek, ayırmayacağım yüzümü omuz çukurundan.
Sonra öyle bir yanacak ki Balat'ın kanlı kiliseleri,
Gökyüzüne yetecek o kızıllık,
Bizi bir edeceğim,
İmkamsızı sereceğim gözlerimizin önüne,
Güleceğim eskisi gibi...
Çocuklar misali gülecek...

Yoluma dönüşlerine ihtiyacım var,
Bana tekrar umutla baktığın o yollara muhtacım,
Acımı ellerinle yok edişini görmeliyim yeniden,
Yeniden banklarda düşünmeliyim seni,
Kızmalıyım kendime engel olamayışlarıma.
Kitaplar arasına koymuşum parçalarını,
Kaldığım her noktada sensin hatırlatanım,
Sensin düştüğüm her anda tutanım,
Seni sevmek bir kanser gibi yayılıyor her hücremle,
Bir daha aynı hissedemez ellerim.
Bunu unutma sevgilim,
Beni unutacaksın bir zaman sonra,
Bunu hatırla,
Beni unut, bizi unutma...

Ömrümün hülasa edilmiş haliydi gözlerin...
Niyetimde esarete düşmek yoktu,
Teslimim tüm yargılarına...
Teslimim gereği düşünülmeden yazdığımız tüm sonlara...

10 Mayıs 2019 Cuma

Nikolay'ın Yolculukları 2

Nikolay'ın Yolculukları 2



       Nikolay uyandı sonsuzluk uykusundan. Bir defa daha umutla uyandı. Bir yumak mutluluk içine hapsolmuş sessizliğin acı sesini yalnızca o duyuyordu. Zaten ya sağır olmak gerekiyordu ya da kırgın. Fakat Nikolay hangisi olmak istediğine bir türlü karar veremiyordu. Titrek sesi "sağır ol" dese de, o bir çıkış noktası arayıp duruyordu. Bu kez de diğerlerinden farksız olmayacak bir yolun başında olduğundan emindi yalnızca. Yürüdü...

        Bir umudu kovalayış oyunları başlayalı seneler olmuştu. Vera artık eskisi kadar küçük de değildi, eskisi kadar ikna edilir de. Sadece hevesi boyunu aşan Nikolay'ı kırmak istemediğinden onunla bu yolculuklara çıkıyor, bir işe yaramadığını bildiği halde sessizliğini hiç bozmuyordu. Kafayı kaldırıp gökyüzüne bir baksa umut dolacaktı belki de fakat o bu durumdan memnunmuşçasına yüzünü yerden kaldırmıyordu.

       Nikolay bu sırada balığını tutuyor. Vera'yı alacağı vakte kadar zaman öldürüyordu. "Yorulduk vesselam" haykırışları da bitmiyordu. Vaktin geldiğini anladığında toparlanmaya kalmadan ayrıldı deniz kenarından, yürümeye başladı aynı yolları. Bir tarafı halen neşe ve haykırış diye bağırırken, bir yanı hüzünlüydü bu kez. Vera'nın evine ulaştı, derin bir nefes çekti ve kapıyı çaldı. Kapıyı kırmızı, boyu dizlerine ulaşmayan, siyah dantelli, uzun kollu bir elbise giymiş bir kadın açtı. Vera olduğuna bir türlü aklı müsaade etmedi Nikolay'ın.

       Fakat şehrin uzak semtleri gibi hüzünlü bu gözleri nerede görse tanırdı. Sonunda Vera olduğuna inandı ve yürümeye bıkmadıları uzun yolları tekrar ve tekrar yürüdüler. Çaresizce gözlerine baktı Vera'nın. Ayaklanmaya hazır fakat korku ile kaplanmış gözlerde bir nebze neşe arıyordu, belliydi, çaresizdi, üzgündü. Toparlandı ve bir tepenin başında yapayalnız duran bir banka vardılar. Oturup kuşları mı sayacaklardı, kaç bahar geçtiğini mi?

        Rüzgarın ne kadar sert olacağını Nikolay biliyordu belki ama Vera bundan habersizdi. Vera'nın saçlarından çiçekler ile kaplı siyah bandanasını çıkardı ve Vera'nın gözlerini bağladı Nikolay. " Duyuyor musun?" diye sordu. Kafasını hayırı haykırcasına hızlıca iki yana salladı genç kız. "O halde içindeki o sesleri de sustur" diye bağırdı Nikolay. Vera biraz korkmuş ve biraz meraklı bir tavırla daha fazla duymak için düşüncelerinin seslerini kıstı. Nikolay bir kez daha sordu "duyuyor musun?" diye. Bu kez duyduğunu belli etti dudaklarında kız. İki yana hafife kıvrıldılar, bir tebessümü oluşturmaya az bir vakit kalmıştı.

        Peki neyin sesiydi bu, anlamaya çalışıyordu. Daha önce hissetmemişti. Daha önce nefes almamıştı sanki. Şimdi daha derin nefesler alıyordu ve nihayet o tebessüm artık oluşmuştu. Nikolay bu durumdan çok memnundu. Belki de yıllar sonra İlkkez Vera'nın yüzünde bunu görmüştü, mutluydu ve bu açık seçik yazılmış şiirler kadar kolay anlaşılıyordu. O günün büyüsünü bozmasına izin vermeden saatlerce dinlediler o sesi. Ve nihayet hava kararmıştı ki Vera'yı eve bıraktı Nikolay.

       Geri dönerken düşünüyordu. Ağaçların ve rüzgarın oluşturduğu bu senfoni orkestrası Vera'yı iyileştirebilmek için mükemmel bir adımdı. Ve bunu tekrarlayacaktı. Hatta biraz daha abartacak ve onu yağmurlu bir günde de getirecekti. Fakat Vera eve döndüğünde yine battaniyesine sığınmış hatta kendini yine umutsuz pencereler ardında Dont Cry dinlerken bulmuştu...

       Hayat böyledir belki de. Kısa süren bir mutluluk sizi kuyunun dibinden alacak sanırken, fıtratında hüzün olan bizler kuyunun dibini yine güvenli bulacak ve ıslak duvarları aşmak istemeyeceğiz. Adına yalnızlık denilen bu mavi kutuyu hep sevimli bulacağız. Bir gün birileri bizlere güven ipini salana kadar...

3 Nisan 2019 Çarşamba

YORGUNLUK DENEMELERİM II

YORGUNLUK DENEMELERİM II


Üşütenlerden bir gece yarısı şimdilerde umut
Güneş balçıkla sıvanmış,
Gün doğmamaya yeminli,
Kimisi ağlama duvarı yapmış yastığını,
Kimisi benim gibi sığınmış.
Kimilerinin elleri kirli bu saatlerde...

Yalan çığ gibi büyüyor tüm ihtişamıyla,
Birçoğu huy edinmiş yalan söylemeyi.
Uzunca yollarda yürüyoruz,
Ellerimizde sigaranın bıraktığı hasarlar,
Yüzümüz asık, yüzümüz her zamankinden derin izler taşıyor,
Biz taşınamıyoruz bir adım ileri...

Satır başlarına denk geliyor intihar yeminlerimiz,
Satır başları devamı olan şiirler gibi,
Ve yahut sonu gelmeyen...
Perdesi kirli evrenin,
İnsanlar kirli...

Birine olanca gücünle tutunmayacaksın,
Yarı yolda kalmaya meyilli fıtratımız,
Yarım bırakılmaya da...
Tutamayacağın beylik laflar etmeyeceksin,
Tutturamadığımız iddialara girmeyeceğiz,
Ve yahut boyumuzu aşan işler...

Her insan aynı yüklerde, eşit yorulmaz,
Her yolu aynı zamanda yürüyemez her insan,
Aynı anda bitsin istiyorsan bu yol, yanından ayırmayacaksın...
Evvelinde yaşadım ben de,
"Bu yol ne ki" dedim,
"Ben yorulmam" dedim,
"Yardıma ihtiyacım yok" dedim...

Zaman geçince anladım, yolun ortasında düşüp kalmışım,
Taşıyamayacağım sınırlara ulaşmış yüküm,
İçemediğim, kendiliğinden yitip giden sigaralarım anlattı bana,
Kendiliğimden yitip gitmişim ben de...
Kalem alacak hal bırakmamışım ellerimde,
Kan içinde ellerim
Ellerim her zamankinden yabancı.

Ellerimden öptü...

17 Kasım 2017 Cuma

KAYIP

KAYIP

Hüzün, bir deli mavi, kişisel blog, kayıp şiir, deneme

        Ortalığı aniden bir karanlık bürüdü. Bir nefes yalnızlık ile oturduk gecenin karşısına. Bir tutam zencefil ve bir kaşık tarçın misali bir yalnızlık da yanımızda... Yolda öylesine sakin yürürken gördüm, bir çocuk kaçıyordu uçurtmadan ve bir kedi sinmişti bir ağacın gölgesine, etraf karanlık...

         Ayaklarımın ikinci bir adımı atmaya kalmamış dermanı. İkinci bir hüznü paylaşamıyorum. "Elimi tutan yok mu?" diyor karanlıkta o ses. Tutuyorum, inanıyorum, aptalım... Elini tutar tutmaz çekiyor beni karanlığına. Etraf halen karanlık...

         Ben ona dokunur dokunmaz aniden ikiye bölünüyor sessizlik. O sesi hatırlar gibiyim. 3 günlük bebeği ölen, artık yarı ölü bir kadının attığı sessiz bir çığlık o. Öylesine tiz ve hali kalmamış. Bir ses daha duyuyoruz derinlerde. "Düştüm beni kaldıran yok mu?" diye bağırıyor. İnanıyorum, aptalım... Bir insan ne kadar batar ki demeyin dostlar, daha da derine batıyorum. Etraf alabildiğine karanlık...

         Kimsenin beni duymaya niyeti yok. Derinlerde kaybolmuş o kalbe dokunuyorum. Mutsuzluk aniden kayboluyor, dumanı kara sisler içinde. Bedenimi bir avuç dolusu hüzün kaplıyor. Güneş bir daha hiç doğmuyor. Çamura bulanmış ve dokunduğu her yeri kirleten çocuklar gibiyim. Kendi kirliliğimi seviyor ve etrafa zarar verdiğimden habersiz yaşıyorum. Bir kenar mahalle bakkalında alınmayı bekleyen yarım kiloluk bir neşeyim artık. Ve etraf halen çok karanlık...


1 Kasım 2017 Çarşamba

Şairler Küs Ayrıldı Abi

Şairler Küs Ayrıldı Abi

Bir Deli Mavi, hüzünli şiir, aşk şiiri, Semanur Kök


İki kere iki dört ediyor bizim coğrafyalarda,
Ben hep beş etsin istedim abi,
Beş etsin, on beş etsin,
Ne kadar beş yan yana gelirse o kadar etsin işte,
Onunla benim ayrı oluşuma az gelirdi dörtler.
Altı desen o hep fazla..
Ben gülmek istiyorum abi bugün,
Çünkü tüm yazanlar küs ayrıldı bu dünyadan.
Ha ben öyle yazıyorum da demem,
Allah var, soranlara "karalıyoruz iste bir şeyler" diyorum.
Evet Allah var bu arada abi,
Ben bıraktım da o bırakmadı beni hiç,
Beni bu memlekete küstürdüler be abi,
Her gelişimde Kadıköy'e,
Hep daha bi' küs dönüyorum eve.
Beni sağlam bir eve koydular,
Üzerime hep kapılar kapatıldı,
Duvarlar yıkıldı,
Ve geldi Salı...
Salı işte, çarşambadan az evveli,
Cumaya oldukça uzak,
Bir salı akşamı, duvarlar yıkıldı üzerime,
Mavi-beyaz duvarlar...
Evim diyordum abi o duvarlara ben,
Bizim diyordum.
Bizim değilmiş be Ali abi...
Gitti abi gitti,
Geceye ilerledi, kayboldu,
Gidemedim ardından, koştukça daha da kayboldu.
Zaten ben de yoruldum,
Dizlerimin üzerine çöktüm ağladım,
Sesimin en az çıktığı ama en çok yakan ağlayışımdı belki de.

Şairler küs ayrıldı Ali abi,
Bu şehre küs gitti hepsi,
Toprak o günden beridir siyah,
Ve her yağışında yağmur,
Ayrılık kokar bu memleket.
Şiiri sevmeyen şair olur mu abi,
Yemin olsun tanıdım, tanıyordum da hala,
Ona sorsan değilim der de işte,
Alt alta yaz yazdıklarını şiir bulursun abi...


Sokağa çıkınca demi artıyor yalnızlığımın abi,
Bi' sana geliyorum ben de.
Hani senin umutla akşama kadar bir balığı bekleyişin var ya,
Ben öyle umutla bekledim güzel günleri,
Senin işinle benim iş benziyor biraz abi,
Sen umutla bir balığı bekliyorsun ama sana geldiğinde can çekişini görüyorsun ya!
Sonra atıyorsun denize tekrar kıyamayıp,
Ohh Ali abimiz o gün aç,
Ben de öyle bekledim abi bana gelişini,
Her gelişinde gördüm abi can çekişmelerini,
Denizine dönene nasıl kal ve benimle öl deyim Abi?
Neyseler sıkışırdım hazneme,  biraz da nesneler..
Gelseler... gelseler... Ve gelseler...
Ama bir daha gidiş yok abi!
Bir daha aynı şekilde gelseler...
Her gelişi bir öncesinden daha kötü oluyor abi,
Söz verdim kendime uzak duracağım abi ondan,
Bir daha gelmesine izin vermeyeceğim,
Bir daha ölüyor oluşunu izleyemem ben...

Sonra bahar geldi işte abi,
Her bitirişi taşıyan çantasında,
Her şeyin son bulmasından mıdır bilinmez de,
Adına sonbahar diyorlar abi hayatımın,
Mevsimin de, insanın da en soğuk olduğu dönemler geliyor abi,
Bir bahar daha bitiyor yanağımdaki çizgide,
Hayat denen yarışın, askıları kesiyor omuzlarımı,
Kessin, kessinler... kanasın...
Gelsinler abi... gelsinler...
Bir bahara daha küs ayrıldı şairler...
Hep gittiler abi...