12 Şubat 2019 Salı

Dörtleme: Alternatif Gruplar

Dörtleme: Alternatif Gruplar



        Selam dünyalılar ve diğerleri. Güne müziklerim ile uyandım ve sizlere özet tadında 4 şarkıdan oluşan bir yazı yazmak istedim. Öncesinde biraz sohbet mi etsek diye düşündüm. Bu aralar reankarne ruhumu taşımakta zorlanıyorum. Her sabah daha fazla özgürlük diyerek uyanıyor. Müziklerin gaza getirme gücü müdür, yoksa hep böyleydi de dışarı çıkmaya mı korkuyordu bilemiyorum ama neredeyse ruhumu bedenime dikecek duruma geldim. Neyse yerçekimi olmayınca şuraya geçip oturun demenin de bir anlamı kalmıyor ama siz şöyle durun, ben müziklerimi açayım.


ADAMLAR

         Zaten birçok kişinin aşina olduğu bir grup haline geldiler ama onlar şarkılar yazdıkça ben kaybolmak istiyorum beynimin içinde. Konserleri olsa da gitsek deyip deyip, en az denk geldiğim grup bu sanırım. Hiç gitmediklerimi saymazsak tabi. Lafı uzatma da sadede gel diyorsunuz biliyorum. Tabi ki yeni şarkıları ile sizleri karşılayacağız.



DOLU KADEHİ TERS TUT

         Ben bu grup için ölürüm. Albümler ardı ardına gelince elimdeki şarkı sayıları da arttı. Bu memnuniyet ile kendimi gezegenin birinde cebimde umutla uyanmış halde buluyorum. Bak işte konser konser kovaladığım ama yeterince yanlarında olunmuyor gibi gelen bir grup benim için. Güzel ve düşünülmüş klipler çektikleri de doğrudur efenim. Hadi biraz neşemiz yerine gelsin.



YÜZYÜZEYKEN KONUŞURUZ

         Bak işte beni her şarkısı ile etkileyen bir grup daha. Artık bilmeyen yoktur herhalde. Biraz daha kırgın yanımı ortaya çıkardığı için arkadaşlarım çok fazla dinleyince söylenmeye başlıyor. Ama her gece yatmadan dinletiyor kendini. İçimde kalan maviyi beyaza kavuşturup şarkımızı açıyorum. Her zaman umuda inanıyoruz ve ona koşar adımlar ile düşe kalka gidiyoruz.



VERA

        Grup çıkalı çok olmuş, şarkılar çıkalı daha çok. Ben halen uzun uzun ve artık daha anlamlı dinliyorum şarkılarını. Eğlenceli bir bloglama olsun istiyorum. Aslında elim klavyeye alışsın diye yazmaya başlayıp, dörtleme yapmayı özlediğimi düşünerek yazmaya başladım. Bu şarkıyı dinlerken başladı yazma aşkım. Şimdi bununla veda ediyorum. Bu arada şuan "metal müzik" dinlediğim gerçeği gibi gereksiz bir bilgiyi sizinle paylaştığım için mutluyum. Teşekkürler. Görüşürüz dünyalılar ve diğerleri.





10 Şubat 2019 Pazar

Birtakım Uzayımsı İşler

Birtakım Uzayımsı İşler



        Merhaba mutlu uyananlar, güneşi görenler, denize karşı oturanlar, mis gibi bir havada çadırından dışarı kafasını uzatanlar, dünyalılar ve diğerleri. yepyeni bir blog ve merhaba yazısı ile güne başlamak istedim bugün. Bu blog kalacak mı, yeni bir yere mi taşınıyoruz henüz üstlerim ile yaptığım görüşmeler sonuçlanmadığı için ne desem boş. Fakat hazırlıklar halen devam ediyor.  Hepsinden önce neden karga olduk bahsedeyim.

        Bir sabah uyandım yoktun, arandım yoktun, hala bulamıyorum... Şaka bir yana bir sabah uyandım ve artık mavinin bana yetmediğine ve biraz daha uçmam gerektiğine karar verdim. İlerledim dağlar tepeler aştım ve gökyüzünün beni halen takip ettiğini gördüm. Sanırım tek yolun evreni terk etmek olduğu ve bunun için yeterli gücümün de var olduğuna inandım ki, şuan uzay boşluğundayım. Kara delik ile samanyolu arasında bir yerde sayılır. Çok galaksi varmış be abi.

        Bu blog uzun süredir yaptığım fakat anlatma becerimin olmadığını düşündüğüm her şey için. Geziler, turlar, eğitimler, ayinler, tütsü yakımları, uzay, kuantum, en önemlisi kamp. Daha mükemmel bir yıl mı olur 2019 bilemem ama çeşitli iadeler ile mutluluklarımı ve özgürlüğümü geri aldığım bir yıl oldu bile benim için. Size de böyle bir yıl dilerim. Peki ya şiir dedi bir arkadaşım blog için hazırlıklar henüz yeni başlamış iken. Benim şiirleri bırakıyor olmam imkansız sanki. Elbette bir çok denemem olacak fakat şiiri bir tık azaltmakta fayda var. Bu arada taşınır falan edersek haberiniz olacak merak etmeyin. Şimdiden elinizde sıcak çikolata ile okumayı umduğum bir bloglama alanı olmasını diliyorum. Elveda dünyalılar ve diğerleri. ☻


20 Kasım 2018 Salı

Tam Da bu Zamanlar

Tam Da bu Zamanlar


        Zaman tam da bu zamandı. Ben pencere kenarında oturup, yazmayalı aylar olmuş diye düşünürken, kafamın içinde kıyametlerin koptuğuna şahit oldum. Her şeyin boktan olduğu ama yine de yaşıyorum diye sustuğum süre zarfına şöyle bir baktım da bir sürü insan kaybetmişim. Ne koltuk kenarına tutunacak halim kalmış ne de ayağa kalkacak. Derin ve daha derin bir yerde belki benden geriye bir şeyler kalmıştır diye intihar etmiyorum.

        Olduğum ve olmak istediğim kişi arasında sıkışıp kaldım. Ben buyum işte deyip köşeme çekiliyorum. Sonra içimdeki bir ses "bu kadar mısın yani?" diyor. Tekrar kendimi aramaya koyuluyorum. Yollar geçiyor, tepeler aşıyorum. 24 yıldır kendimi bulamadığımı ve herkes gibi olmak istemediğimi fark ediyorum. Ben bir kadının saçlarının kokusu kadar serin, türbanında ki rüzgar kadar kararlı olmak istiyorum.

        Hayat bazen baş edemeyeceğin sınavlara sokuyor seni. Bazen bir şeyler hissetmekten öylesine korkuyorsun ki. Ellerin titrek selamlaşıyorsun herkesle.Herkesle mesafeli, kalanıyla aşırı samimisin. Ben de bu zamanlarda kaçıyorum insanlardan. Konuşmak veya beni anlamak isteyen herkesten ölesiye kaçıyorum. Zaman daralıyor dedikçe kafamın içindeki ses, ona ölümle dahi olsa kavuşma arzusu kaplıyor bedenimi... Geceye ulaşmanın kolay yolu olmadığını zaten biliyordum...

        Gökyüzü herkese yeterdi de, bir geceye yetemedi. Mevsimler değişiyor, aylar zaten durmuyor yerinde. Ben neden bu kadar kapana kısılmış gibiyim bilmiyorum. Daha kendim olamamışken, birçok şeyim insanların hayatında. Beni de en çok bu konu üzüyor zaten. Ama umutsuz olmayı gördüm bazı insanların gözünde. Aslında olmadıkları ama öyleymiş gibi davrandıkları hayatları yaşıyorlardı. Üzülmedim. Ama yüzlerinden akan kibri gördükçe acıdım onlara. "Sensin aslında acınacak olan" dedi kafamın içindeki ses. Neden yenileyim ki iç sesime. Sadece biraz yalnızlaşmak istiyorum. Herkesle, kimse değilmiş gibi yaşayıp gitmek. Ama ölmek değil. Kolay bir son istemiyorum.

        Günün birinde ölüm beni eski bir dostu gibi selamladığında, başıma ağıt veya ağlamak için gelinmesini istemem. Bir arkadaşım "eğer ölürsem helvama anason koyun" derdi. Ayık kafa ile yas tutulmazmış. Eşinin ölümü onu bu hale getirmişti. Kolunun, bacağının, başının ağrısı bir şekilde kesiliyor. Bazen en basit ağrı kesiciler çözüm oluyor. Ama neresinden tutsan elinde kalan bir hayatın ağrısı bir türlü çözülmüyor bu evrende. Bir türlü esas ağrı kaynağına ulaşamıyorsun. Çaresizce "GEÇER" diyebiliyorsun. Ama o ağrı hiç geçmeyecek. Bir kuyunun dibinden sizi çekip çıkarmaya çalışanlar, aynı kuyuya itecek sizi. O eli tutmak yerine kuyudaki yalnızlığınızı, ete kemiğe bürünemeyecek ama sizi hep dinleyecek suyla paylaşın...