yalancı aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yalancı aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ağustos 2017 Cuma

Şu Kurbağayı Öpmesek Mi?

Şu Kurbağayı Öpmesek Mi?


 

        "Beni sonsuza kadar sevecek misin?" dedi Külkedisi. O anda tutuldu kaldı prens. Ne dese yalan olacaktı, ne söylese palavra. Sevmiyor değildi halbuki ama sonsuza kadar dese yalan söylemiş olmaz mıydı? Ve o sadece doğruyu söyledi: "Sana yaşadığımız ve bir arada olduğumuz süre zarfında hiç yalan söylemeyeceğim" dedi. O an umduğu cevabı alamadığını düşündü durdu Külkedisi. Ama en güzel cevabı almıştı normalde...

        "Eğer bir insana dönüşmeseydim beni oracıkta bırakıp gidecek miydin?" dedi Kurbağa Prens. Aslında beklediği cevap bariz belliydi ama o cevabı alamamaktan çok korkuyordu. Peki ya güzel Prenses ne düşünüyordu acaba. Aslında bu soru karşısında şaşırıp kalmıştı. Giydiği kılıf yani insan bedeni olmasaydı acaba yüreği eşsiz saflıkla kaplı bu adamı sever miydi? Çok düşündü, o düşündükçe ter döktü Prens. En sonunda geldi o yanıt "neyse ki insansın". Ne yani yeterli miydi bu cevap. Ama o da bilmeliydi bir kadın ile bir kurbağa nasıl olurda aşık olurdu birbirlerine...


         
        Bir ömür boyunca yalnızca bir adamı mı seviyoruz yani? Hayır, öyle değil ne yazık ki. Ama bazen şunu diyoruz "keşke tüm yanlışlarımdan önce gelseydin" Gerçekten de öyle değil mi? Keşke ben tüm o yanlış adamlara hayatımı vermezden evvel tanımış olsaydım seni. Bir masala dönemezdik evet, hatta büyük ihtimalle çok kırardık birbirimizi. Ama ya sonrası, sonrası ne olurdu? Ben söyleyeyim gece çöktüğünde ve sen başını dizlerime koyduğunda derin bir nefes çekip unuturdum başıma gelen her şeyi. Ama öyle de olmadı dimi...

        Ben artık affedemiyorum bazı şeyleri. Günlerimi hatta aylarımı alıyor. Affedemiyorum mesela küçük bir çocuğa eziyet eden anneleri, ona taparcasına aşık olan kızına tokat atan babayı affedemiyorum. Bana hep yakın olan babamın beni uzaklara kendi eliyle yollamasını, kucağında gecelerce yattığım anemin kilometrelerce uzakta beni soğuk bir evde yalnız yatmaya zorlamasını, sevdiğini iddia eden ama daha korkularıyla bile yüzleşemeyen bir adamın yapılan her hatada üzerime tüm kinini yansıtmasını affedemiyorum.

        Sonra tabi bizim köşedeki Bakkal Hasan. Sürekli zam yapıyor önüne gelene. Sahilde sırf daha fazla para almak için büyük boy mısır veren o adamı, bana hep tuzaklar kuran İstanbul'u, beni terk eden memleketimi ve artık ısınmayan yatağıma kızgınım. Affedemiyorum artık kimseleri. Beni her çukurun içinden çekip alan ama kendine hep kızgın olan o kızıl meleği. Hatta çoğu zaman kendimi...

        Eğer biraz daha güvenseydim insanlara her imkansızlığa tek başıma göğüs gererdim. Her olmazı olana kadar taşırdım sırtımda, gerekirse ölene kadar da. Ama değmiyor diyor bir şarkıda "değmez. Masallardan farkı olmayan bir hayat isterdim birde. İyilerin sürekli kazandığı, kötülerin layığını bulduğu. Ben kısaca seni isterdim halen, tüm imkansızlığına ve umursamazlığına rağmen... Sevmemene rağmen...