7 Mayıs 2019 Salı

Nikolay'ın Yolculukları I


        Nikolay hiç de kolay olmayacağından emin bir şekilde güne uyandı. Yanına bu kez 2 dilim fazladan sabır almış, ağlama seslerini duymamak için, yara içindeki kulaklarına taktığı kulaklıkta çalan müziğin sesini sonuna kadar açmıştı. Her gün aynı yolları, aynı sabırla ve hiçbir şeyin değişmeyeceğine emin de olsa , bir umutla yürüyordu. Bu kez hava biraz kasvetliydi. Şemsiyesi ile ufak bir bakışma sonrası, ıslanmayı pek de takmamışçasına çıkıverdi evden.

        Bir kaç kilometre sonra nihayet Vera'ya ulaşmıştı. Vera beyaz tenli, gözlerinde uykusuzluğun etkisiyle mor hareler oluşmuş, umudu yıllar evvel kaybetmiş bir kızdı. Nikolay onu her gün yolculuklara çıkarır, aslında kaybettiğini düşündüğü fakat göğüs kafesine hapsettiği neşesini tekrar çıkarmak için umutla çalışırdı.

       Bu sabah ilkkez isteksiz ve korku ile gelmişti Nikolay. Çünkü Vera artık neredeyse hiç konuşmuyordu. Ümitsizlik nasıl bir yaradır ki 16 yaşında bir kızı bu denli derin kayıplara sürükledi. Birlikte yine aynı kaldırımları kullanarak gittiler köprüye. Yine aynı şeyleri denemek ve yanılmak için...

        Nikolay sağ elini bileğinden Vera'nın sol el bileğine bağladı. Bilekliğini de sıkı sıkıya köprünün demirlerine bağladılar. Bağlı olmalarının verdiği güven midir yoksa Nikolay'ın bu bitmez tükenmez umudu mudur bilinmez ama Vera korkusuzca kendini köprüden sarkıttı. Soğuk tenlerini keserken onların hissettikleri kolay anlatılır şeyler değildi.

        Rüzgar emin adımlar ile Vera'nın sağ boynundan gezinmeye başladı vücudunda. Gözler serbestçe kapanmış, her hareket kirpiklerinde hissediliyordu genç kızın. Derin nefesler alıyor, o anda parçalanan ve derinleşen solukları kalbini ancak rahatlatıyordu. Her şeyin anlam kazanmaya başladığı anda, Vera'nın dudak kenarında başlayan o huzurlu kıvrım daha da ilerleyecekti ki Nikolay'ın köprüye bağlanan ipleri aniden kesmesi ile sarsıntılı bir uyanış başlamış, iki ölü ruh aniden kendini buz gibi suyun içinde bulmuşlardı...

        Hayat böyleydi. Bazen sana iyi geldiğini düşündüğün, dizlerini birbirine vurduran mutluluklar yaratmış olaylar aslında seni bir sona hazırlamak için oradalar. Eğer gülümsemekten vazgeçmiş olsaydık o soğuğun, o yalınlığın içine bu denli sert dalmayacaktık. Bazen vazgeçişler, Perdenin parlak tarafında bırakıyor bizi. İnsan bilerek karanlığa gitmemeli...

SHARE THIS

Author:

2 yorum:

  1. insan bilerek karanlığa gitmemeli derken haklısın :) kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  2. bir de sonraki bölümü okuyayım.

    YanıtlaSil