Previous
Next

26 Ağustos 2019 Pazartesi

İKİ NOKTA, BİR ÜNLEM VE BİRAZ İÇ DÖKÜŞ

İKİ NOKTA, BİR ÜNLEM VE BİRAZ İÇ DÖKÜŞ


Bir baharı karşısına almış yürüdükçe yürüdü.
Gümüş kuleleri vardı, hasetten delirmiş sarayında.
Bir tek o kulelere dokunamazdı kader.
Bir onları es geçmişti çoktan.
Altından bir mızrap kavrandı elinin hiddetiyle.
Bir gümüş kuleleri vardı önceden, şimdi de birkaç nefes dolu bir ciğer.
Yolunu bilmez, izini silerdi yürüdükçe düşlerinin.
Bir adım daha atsa sanki yıkacak kağıttan kayığı.
Bir adım gitti ve yıkıldı.
Kulaklar pasları silinmiş halde oradaydılar.
Bir takım günahlara ortak, bir elin parmağına denk gelecek şekline şahittiler.
İftiralarını, itilaflarına satmış bir kadın yaralı ve bekleyiş içinde,
Bir iki duman çektiği sigarası, bitmek için kül tablasında terk edilmiş.
Omzu her zamankinden düşük bir baba köşesine çekilmiş,
Dalgası kendine fayda göstermeyen bir deniz daha da içine sinmiş,
Ve bir de gökyüzü tabi... Karanlık...
Müzik her zamankinden yorgun tonlarda çalıyor,
Bir sigara daha yakılıyor ve yok olmaya terk...
Yapraklar içinden acıyı geçiriyor rüzgar niyetine,
Duygular karambole, mevsimler şarampole yuvarlanmış,
Bir bekleyişe daha yer veriyorlar,
Gidiş nerede?
Belli ki gümüş kuleler yıkıldı çoktan,
Hırsa bilenmiş mızraplar hedefini arıyor,
Birileri yine mutluluklar diliyor,
Birileri hayal kurup mutlu olmak istiyor...
Lirik bir kadın bedeninde çıplak,
Niyet bir gölge olur insanlara hırsla,
Pencere kenarında bir oyuntu ve içeri sızan güneş,
Adamın gözlerindeki korku ve içine hapsettiği nefret,
Zamanın oluşturduğu derin korku ve dipsiz bir kuyu,
Tanrının bitmeyen öfkesi ve adına sevgi dediği sınav,
Hepsi bir bedeli ödemek için orada,
Bir çoğu ölümü izlemek için müptela.
Ve sayfalar dolusu kelime, dökülmüş onca yalan.
Dağınık saçlarına şahit olduğum keder,
Dağıtmış onca insanı,hali cehennemden beter,
Birkaç kafiye ve sonrası derin uyku,
Kadere razı gelmek, rüyadan uyanan gözler ve birkaç damla su...

6 Temmuz 2019 Cumartesi

Yaşamayanlar

Yaşamayanlar


        Merhaba...
Tanrıyla aramda bir bağ kalmadı. Doğumum vahim olacak ki beni o anda terk etmiş. Güneş doğar, tepeme dikilir ve gölgem kısalır. Aynı anda varoluş penceresi kendini zamanın hacziyle açar. Umutsuz her yarın, beklemek direnişini kazandırırken bedenime, unuttum her anın tadını çıkarmak gerektiğini...

        Kapitalist düzen para verip aldığımız kalemin ucundan dökülen kanlı kelimelerdir. Akıtmaya korktuğumuz her bir kan için ağır bedeller öderiz. Ve hiçbir başlangıç süre gelmesi için beklemez bizi, kendi sonunu yine kendi getirir...

        Hüküm sigara bitirişleridir dudağımızın. Güneşi ne hızla takip ettiğimiz bilinmez ve ön görülemez. Bu hız bizlerin hayatı hangi makarasından yakaladığımız ile ilgilidir. Bazen sonsuz sandığımız bir his bizi zaten kuyu dibinde karşılamış fakat getirtiği karanlıktan önümüzü görememişizdir.

        Bağımlılıktan morarmış göz altlarımız dağılmışlıktan bir de şişmiştir. Ve aynaya bakma cesareti gösteremeyen ufak beyinlerimiz ile "iyiyimler" çakarız solan güneşe. Havanın aydınlanmasını görmez, aydın insan ayakları yaparız. Mobiliteyi güçlü insanlarız biz olarak algılar kapı eşiklerinde ağlarız. Aslında biz insan olmaktan bile korkarız... Korkağız...

17 Mayıs 2019 Cuma

 Cehennem Hanginiz?

Cehennem Hanginiz?



     Kayboldum,
     Cennet hanginizin ayakları altında meze?
     Yürüyorum,
     Yollar neden böylesi bir karanlığa mahkum?
     Herkes kendi cehenneminde günahkarmış,
     Ben neden hepinizin günah keçisiyim?
     Ölmek bu kadar cazip olmamalıydı,
     Yaşamak da bu denli zor...

     Ben teslimim karanlığa,
     Hep birlikte şarkılar söyleyelim,
     Tanrı bizi duyuyor,
     Tüm o gereksiz egoistlerin kulakları çınlasın,
     Biz cenneti bulduk diyelim,
     Müzik cennetimiz bizim...
     Bizim en büyük şansımız özgürlük,
     Biz bedenlerimizi özgür ruhlarına teslim ettik,
     Şimdi aradan çekilme zamanı.

     Başını eğme,
     Suçluluk duyma yalnızlığından,
     Seni asla anlamayacaklar,
     Bizim anlaşılma derdimiz yok mesela,
     Bu dünyayı onlar gibi yaşamıyoruz.
     Biz farklı değiliz, deliyiz...
     Kelimelerini harcama anlayış cahillerine,
     Onlara ihtiyacın olacak yürüdüğün bu yolda.
     Az kaldı, hepimiz bir sonun yolcusuyuz,
     Her şeyin burjuvası, hayallerin borçlusuyuz.
     Sizler de bana dilek hakkımı iade edin,
     Yanlış bir dileğin idam tahtasında asıldım...

     Bana zamanından verme, artık zor.
     Ellerini istemem, artık çok soğuklar,
     Deniz fenerim melodiler benim,
     Duymuyor musun dalgalar şarkılar söylüyorlar,
     Düşünceleri kısınca sesleri çoğalıyor mükemmel senfoninin.
     Kimin günahı ki bu?
     Dünya bile kendi kendini yok ediyor...
     Yüksek sesle söyleyin şarkılarınızı,
     Tanrı sesimizi duymamakta ısrarcı,
     Sus diyorum kafamın içindekine,
     Kelimeleri toparlayamıyorum.
     Artık kendi sesimi bile duymazdan geliyorum.
     Sizler kanlı parkalar ile gezip durun.
     Kibriniz dünyayı kirletiyor,
   
     Derin nefesler alıp durdum,
     Benim tutsaklığımı hoş görün artık,
     Sıralı perdeler iniyor ölümlerin ardından,
     Görmüyor musun göğü bir ateş çalmış,
     Dünya cehennem gibi,
     Tanrı bizi neyle cezalandırıyor?
     Daha yüksek sesle duyurun melodileri,
     Korkmuyoruz yazılmayan sonlardan,
     Tek korkumuz çaldığınız umudumuz...